6 Mart 2018 Salı

Bavyera Cennetinde 2. Durak - Rothenburg ob der Tauber

Merhaba !

    Bir sonraki durağımız ile gezimize devam ediyoruz. Rothenburg küçük bir şehir olduğu için Bavyera gezinizde sizin de 1 gün ayırmanızın bile yeterli olacağını düşünüyoruz.

    Rothenburg ob der Tauber,Almanya'da Bavyera eyaletine bağlı bir şehirdir.İsmi Almancadan "Tauber Nehri'nin Üzerindeki Kırmızı Kale" anlamına gelmektedir ve çok iyi bir şekilde korunmuş Avrupa'nın güzel orta çağ şehirlerinden biridir diyebiliriz. Şehir Würzburg ve Füssen arasında yer almakta ve aynı zamanda Stuttgarta'a yaklaşık olarak 150 km uzaklıkta, Füssen yazısında da bahsettiğimiz Romatik Yol'un bir parçası kendisi :) Tarihi bilgi edinmek için buraya tıklayabilirsiniz.

     Biz bu şehre Füssen'den sabah 06:00'da canımız Deutsche Bahn'ın trenine Bavyera Ticket özelliğini kullanarak birkaç aktarma ile geldik. Ekim ayında gerçekleştirdiğimiz bu gezide şansımıza hava da gayet güzeldi ve bu küçük sevimli şehri her zaman güzel hatırlayacak olmamıza yardımcı oldu gerçekten.. Şehre girerken öncelikle Uzak Doğulu turist kalabalığını takip etmenin en doğrusu olduğunu düşündük ( çünkü gerçekten de en turistik yerleri biliyorlar !) Tren istasyonundan indikten sonra şehir sizi öncelikle Altstadt(Old Town)'a yani Türkçe ile de Avrupa'da neredeyse her şehirde bulunan Eski Şehir'e yönlendiriyor ve sizi surlar karşılamış oluyor.

 
Şehre giriş

     Ve sonunda şehre giriş yaptığınızda sizi masalsı bir görüntü karşılayacak. Çiçekli camların, kırmızı çatıların rengarenk evlerin sıralandığı sevimli sokaklarda sadece sürekli arabaların geçmesi rahatsız etmişti, sanırım biraz daha araca kapalı olmasını tercih ederdim. Kaldırımlar dar olduğu için yürümek için yola inmeniz gerekiyor çünkü, e bir de her yan güzel evlerle dolu olunca fotoğraf çekmek için yola atlamak kaçınılmaz oluyor tabii ^^

Şehrin Girişinden

    Altstadt'ta hediyelik eşya dükkanları,cafeler,restoranlar bulunuyordu ve aynı zamanda çeşitli sokak performanslarına şahit olmanız mümkün. Meydanda Rathaus yani Belediye Binası da bulunuyor aynı şekilde onu da görüp meydandaki Wi-Fi'a bağlanabilirsiniz.

Old Town

    Daha sonrasında uğrayabileceğiniz bir sonraki durak Das Plönlein, Rothenburg ob der Tauber'in en ünlü kartpostal resimlerinden biri kesinlikle Plönlein. Önünde küçük bir çeşme bulunan dar ahşap yapı, Kobolzeller kulesi ve yüksek Siebers Kulesi ile çevrili olup sağ ve solda restore edilmiş kasaba evleri büyüleyici bir etki yaratıyor.

    "Plönlein" kelimesi, "düz kare" anlamına gelen Latince "planum" dan kaynaklanmaktadır.

     Her iki kapı kulesi de 1204 yılında şehrin ilk genişleme sürecinin bir parçası olarak inşa edilmiş. Kobolzeller Kulesi Tauber Vadisi'nden kasabaya girişi sağlamış. Hazırlanmış ocak taşlarından inşa edilen Siebers Kulesi, 14. yüzyıldaki Kasaba sınırları içerisinde Revir Çarpanı tamamlanıncaya kadar güney kapısını korumuş. Diğer turistlerle karşılıklı fotoğraf çektirmeniz mümkün ^_^

Das Plönlein


     Şehrin içinde biraz da rastgele dolaşarak şehrin surlarında yürüdük, şehrin bir çok yerini surları takip ederek görmeniz bile mümkün.


             ( Surlarda yürürken fotoğraf çekmeyi unutmuşuz, kaynak için tıklayınız ) 

     Rothenburg gezimiz bu şekildeydi,gerçekten çok şirin bir şehir. Evlerini görüp, sokaklarında boş boş dolaştığınızda bile mutlu olmanız mümkün. Bir gün giderseniz umarım bizim yazımız da size yararlı olmuş olur!

Bavyera gezimizin son durağı olan Münih için bir sonraki yazımıza bekleriz, görüşmek üzere ! :)

3 Mart 2018 Cumartesi

Bavyera'da Romantik Yol Güzergahında Son Durak:Füssen


Merhaba,

    İkinci gezimiz Bavyera Eyaleti’nde en çok merak ettiğimiz şu 3 şehre oldu.Sırasıyla Füssen,Rothenburg ob der Tauber ve Münih..Gezimizde bu 3 şehre 4 günlük bir vakit ayırdık.

     Başlığa gelirsek,”Romantik Yol” nedir sorusuna cevap verelim.Romantik Yol,Almanya’da,kuzeyde Würzburg’dan başlayıp güneyde Füssen arasında kalan tematik bir yol rotasıdır.Yirminin üzerinde irili ufaklı kasabayı kapsayan yol İkinci Dünya Savaşından sonra Almanya’da kurulan üslerde yaşayan Amerikan askerleri ve onların aileleri bu kasabaları ziyaret etmeye başlamasıyla yol ünlü olmaya başlamış sonrasında önce Avrupalı turistler ardından Japon turistler arasında popüler olmuştur.Ayrıca İkinci Dünya Savaşından sonra savaşın kötü izlerinin silinmesi ve turizmin canlanması için Almanya tarafından geliştirilmesi için desteklenmiş bir güzergahtır.Günümüzde de oldukça popülerdir ve Almanya’da en çok turist çeken bölgedir.


     Romantik Yol hakkında bilgi verdikten sonra bizim ilk rotamız olan Füssen’den biraz bahsedelim.Füssen,Bavyera’nın güneyinde Lech Irmağı kıyısında kurulmuş,Romantik Yol üzerinde bulunan ve 14.000 nüfuslu küçük bir şehir.Aynı zamanda Bavyera’nın rakım olarak en yüksekte olan şehri.

Romantik Yol Güzergahı
Füssen’e Nasıl Gidilir?

    Füssen’e gitmek pek kolay değil.Eğer kişisel bir arabanız yoksa otobüs veya trenle gelecekseniz öncelikle Münih’e gelmeniz gerekiyor.Biz Berlin’den Münih’e otobüsle geldik.Flixbus’ın Berlin-Münih fiyatları değişken olmakla birlikte 20 -22 euro civarına otobüs bileti bulunabiliyor.
     Münih’e geldikten sonra 2 seçeneğimiz var.İlk seçeneğimiz, kişisel arabamızın olmadığını varsayıyoruz tabi ki ,otobüsle gitmek.Otobüsle gitmek için de iki seçeneğimiz var yine.Münih’ten ya Füssen’e gidilir ya da Schwangau kasabasına.İkisinin de biletleri 7-10 euro ve yaklaşık iki-iki buçuk saat süren bir yolculuk var.
     İkinci opsiyonumuz trenle.Biz bunu tercih ettik.Deutsche Bahn’ın bir başka güzelliği Regional Ticket aldık.Bu bilet bize 1 gün boyunca Bavyera Eyaletinde sınırsız tren,otobüs,S-Bahn,tramvay kullanma hakkını veriyor.Tabi seçeneklerimiz IC ve ICE kodlu trenler olamıyor maalesef.Onun dışındaki tren türlerini kapsıyor.Tavsiyemiz trenle Füssen’e varmanız.Bavyera doğasına ucundan kıyısından tren penceresinden bakmak büyük bir keyif.Münih Tren Garından Füssen’e varmak ise yaklaşık iki iki buçuk saat sürüyor.
     Füssen’den Neuschwanstein Castle’a yani Hohenschwangau’ya gitmek için tren garından indikten ve karşıya geçtikten sonra 73 ve 78 numaralı otobüsler var.Olmadı Uzakdoğulu turistleri takip edin onlar size rehber olur 😃😄 Regional Ticket’ınız varsa otobüs şoförüne sadece bileti göstermeniz yeterli.Herhangi bir ekstra ücret ödemiyorsunuz.Eğer Regional Ticketınız yoksa otobüs bileti 2.6 euroydu.Neyse otobüse bindikten sonra 5-10 dakika sürede Hohenschwangau’ya varıyorsunuz.



     Kırmızı daireyle içine aldığım yerde otobüsümüz iniyor.Haritada görüldüğü üzere otobüsün bıraktığı yer Schloss Hohenschwangau’ya oldukça yakın.İlk olarak orası ziyaret edilebilir.Biz iki kaleyi de yürüyerek gezdik.Otobüsle indiğiniz noktanın çevresinde birçok yeme içme yeri ve hediyelikçi bulunuyor.Ayrıca Turist Info da var.



Schloss Hohenschwangau

    Schwangau kasabasında ilk durağımız Schloss Hohenschwangau. Schloss Hohenschwangau,Neuschwanstein Şatosu ile Alp Gölü arasında bulunuyor.Schloss Neuschwanstein ile gizlice kardeşlik bağları var gibi duruyor iki tepede karşılıklı durdukları için.Burası Neuschwanstein Şatosu’nun yaratıcılarından II.Ludwig’in çocukluğunu geçirdiği diğer bir şato.Rivayet odur ki Neuschwanstein Şatosunu yapmayı hayal ederek zamanını burada geçirmiş.Babası Kral II.Maximilian tarafından inşa edildi.Neuschwanstein kalesinin yanında oldukça sönük ve mütevazi kalıyor diyebiliriz.Sarayın içerisine giremedik ancak burada da Türk odası varmış.



Hohenschwangau Şatosu’nun Görünüşü

Şatonun Yakından Görünüşü

Schloss Neuschwanstein
    Geldik assoliste.Hoş assoslistler en son çıkar ama bizim rotamızda assolistlerin çıkacağı zamanlar değişiyor.Erasmus’a gelmeden önce bizim içten içe en çok gitmek istediğimiz yerlerden biriydi.Instagram’da da sürekli bu kalenin fotoğraflarını paylaşan gezi sayfalarını takip ede ede daha da ağzımız sulandı.
    Şatonun biraz tarihinden bahsetmek lazım.Kral II.Ludwig tarafından 1869 yılında yapımına başlandı.Peri masallarından çıkıp fırlayan şato 17 senede tamamlanıyor.Kral biraz müsrif olsa gerek bu şatonun masrafları Bavyera’nın başına bela olmuş.Ludwig tabi sadece bunu değil bunun yanında 2 Saray daha yaptırmaya kalkmış,paraları vergileri saray yapımında yemiş.Bunun üzerine halk ve yönetim tarafından bu adam delidir denmiş ama hayal ettiği inşa ettirdiği sarayda sadece 3 hafta kalabildikten sonra Berg Şatosuna gönderilip gözaltında tutulan Kral, yakınlardaki gölde psikoloğu ile boğulmuş halde ölü bulunmuş. Kral’ın hayatının son kısmı hala bir gizem olarak aydınlatılmayı bekliyor. Kendisi öldükten sonra sarayın borçlarının ödenmesi için saray halka açılmış. Kralın hayatını detaylıca okumak isteyenler için link burada.
    
   Kral’ın ayrıca Wagner ile arası iyiymiş. Hatta kendisine ithafen Şarkıcılar Salonu diye bir bölüm yaptırmış. Wagner, sarayı hiç görmemiş.
   Bu şato Disney’in kurucusu Walt Disney’e ilham olmuştur şirket logosunda bu şato kullanılmıştır.
    Kaleye yürüyerek çıktık.Faytonlarla veya otobüsle de tepeye çıkmak mümkün.Yürüyerek çıkmak oldukça zahmetli ama dağ yürüyüşlerini sevenler için güzel bir deneyim.Sırtımızdaki çantalarla yavaş yavaş tadına vara vara yürüdük ve yaklaşık 1 saatte Marienbrücke’ye vardık.
  Kral II.Ludwig’de bu köprüden sık sık şatonun manzarasına bakarmış.Köprüyü yaptırma sebebi de Schwangau vadisini ve Neuschwanstein Şatosu’nun büyüleyici manzarasını seyretmek.Köprüye kilit asan birçok çift var.Yükseklik korkusu olanlar dikkat etsin köprünün altına bakmak sakıncalı olabilir.Ayrıca köprüden ilerleyip karşıya geçtikten sonra biraz yürüyüp biraz daha yukardan daha güzel bir manzaradan izleyebilirsiniz.Ek olarak köprünün beni biraz korkuttuğunu ve pek güven vermediğini de söyleyebilirim.Alt zemindeki 1 2 tahtası sağlam değildi,oynaktı.Umarım en kısa sürede o tahtaları sağlamlaştırırlar. Çünkü aşağıya baktığınız zaman tahmin edemeyeceğiniz kadar yüksektesiniz..
Marienbrücke’den Manzara
Bu resim de köprüden ilerledikten sonra biraz tepeye çıkıp oradan çektiğimiz manzara. Şatonun arkasında ise Forgensee Gölü var.
   Şatoya giriş normal 13 euro,indirimli 12 euro.18 yaş altına ise ücretsiz.Bize pahalı geldiği için ve Colosseum gibi dışardan daha güzel gözüktüğünü düşündüğümüz için girmedik.
   Şatoya giriş hakkında daha fazla bilgi almak için tıklayınız.
   Tepeden aşağı doğru temiz dağ havasını içimize çeke çeke huzur dolu şekilde yürüdük ve 73/78 numaralı otobüslerle Füssen’e geri dönüp hostele kaydımızı yaptırdık.Kaldığımız yer Bavaria City Hostel-Desing Hostel.Hostel oldukça güzel,odalar ferah ve temizdi.Mutfağında yemek yapmak için birçok alet edevat mevcuttu.Güzelce oturup dinlenebileceğiniz terası vardır.Fiyatı da 20 euro’dan başlıyor.
   Hostele eşyalarımızı bıraktıktan sonra Altstadt’ı gezdik.Çeşitli güzel binaların ve kiliselerin olduğu temiz,sakin sokaklar hoşunuza gidecektir.Gece hayatı kavramının olmadığını,akşam hava kararınca sokaklar bomboş olduğunu söyleyebiliriz.


Füssen Altstadt
Rathaus

   Füssen’de son durağımız Altstadt’ın biraz dışında Bavyera Alplerinin doğusunda kalan orijinal dilde “Lechfall”.



Lechfall

        Burası Güneş’in batışını selamlamak için çok güzel bir yapay bir şelaledir.    Gelen tatlı rüzgar esintisi ve suyun şırıltısı huzuru bulmak için mükemmel bir yer.İmkanı olan gelsin piknik sepetiyle yarım gününü geçirsin burada.

          Lechfall ve Alpsee gibi bir sürü sulak alan var Bavyera’nın güneyinde. Füssen çevresi ve Avusturya sınırına yakın bölgesi Bavyera’nın Göller Bölgesi diye geçmektedir.Vakti olan bisiklet/araba kiralayıp doğa ile iç içe olup tadını çıkarabilirsiniz.

           Biz günübirlik Füssen gezimizi Lechfall ile tamamladık. Bir önceki paragrafta söylediğim gibi Füssen çevresinde tren veya otobüsün ulaşamadığı göllere gidilebilir, ayrıca Falkenstein Kalesi’ni,arabayla Füssen’den yarım saat mesafede olan 1983’te UNESCO tarafından Dünya Mirası olarak ilan edilen Steingaden’da yer alan Wieskirche’yi ziyaret edilecek yerler olarak listenize alabilirsiniz.

Wieskirche

Bavyera gezimizin devamına buradan ulaşabilirsiniz. 

Görüşmek üzere ^^

Popüler Yayınlar