Merhabalar,
Uzun
bir aradan sonra bir gezi yazısıyla daha tekrar birlikteyiz.Burayı başıboş bıraktık
doldurmak lazım :D
En son gezi yazısı olarak Bavyera eyaletinin
minicik Ortaçağ esintileri sunan Rothenburg ob der Tauber’i yazmıştık.Şimdi
sıra Bavyera gezimizdeki son ve baba durağı yazmaya geldi.Next Station:Bavyera
Eyaletinin başkenti Münih.
Rothenburg ob der Tauber’deki günübirlik
gezimizin ardından yine Deutsche Bahn’ın Regional Ticket özelliğinden
yararlanarak bir dizi bölgesel trenleri kullanıp aktarma yaparak yaklaşık 4- 5
saatte akşam vakti Münih’e geldik.Münih Tren Garına indiğimizde Bayern Münih
formalı insanlar vardı.Polis de bölgede bulunuyordu.Bayern Münih’in o gün maçı
varmış.Maç dönüşüne denk gelmişiz.Freiburg’u kendi evlerinde 5-0 mağlup
etmişler ve taraftarları oldukça mutluydu.
Münih’te A&O Hostel’de kaldık.Münih
Merkez Tren Garına çok uzak değil.Yürüyerek 20 dakika,tramvayla (16 ve 17
numaralı) yaklaşık 10 dakika sürmektedir.Hostelde 1 gece kalmıştık ve 6 kişilik
odaların fiyatı 30 euro+2.5 euro(yorgan,yastık,örtü,havlu seti) olmak üzere
32.5 euroydu.Hostel oldukça kompleks yapıda.Sıradan bir hostel değildi.(Giriş
katında oturma alanları,bar alanı,restaurant vb.)Daha uygun fiyatta hostel
bulmak belki mümkündür ama Münih çok ucuz bir şehir değil bunu unutmamak
lazım.Tabi biz kalma işini son dakikada ayarlamıştık sağolsun Couchsurfingden
ayarladığımız kişi son anda bize gelmeyin siz deyince ortada kalmamak için
kalacak yer arayışına girdik.

Hostelin lobisinde televizyonda maç
izleme imkanı vardı.Bundesliga 2017/2018 sezonunun 8.haftasında oynanan
karşılaşmada RB Leipzig deplasmanda Borussia Dortmund’u 3-2 mağlup etmeyi
başarmıştı.
Her
neyse,Münih’e akşam vakti vardığımız için hostele gittik,kaydımızı yaptırdık ve
dinlenmek için koğuşlara çekildik.(Koğuş dememin sebebi 8 kişilik odalarda
kalmak durumunda olmamızdı)
Münih gezimize resmi olarak başlamak için
sabah erkenden kalktık. Münih’i fethetmek için önümüzde sadece 30 saat civarı
kısıtlı bir vakit vardı.Tren biletlerimiz pazartesi saat 16.00’daydı.
Listemize
aldığımız yerler birbirinden uzakta olduğu için ulaşım konusunda kolaylık
sağlasın diye bilet almaya karar verdik.Münih Merkez Tren Garındaki bilet
makinelerinden Group Tickets ve Munich XXL seçerek 15.80 euroya bilet aldık ve aldığımız
andan ertesi gün sabah 6’ya kadar geçerliydi. Alacağınız günlük bileti bütün
toplu taşımalarda kullanabilirsiniz.Bilet almak oldukça kolay herhangi bir
sıkıntı yaşamazsınız.
Sonrasında ilk soluğu Instagram gezi sayfalarında
Münih ile alakalı fotoğraf paylaşıldığı zaman çok kez paylaşıldığına şahit
olduğum “Endless Staircase”de almaya karar verdik.
Burası Olafue Eliasson tarafından
tasarlanan Sonsuz Merdiven Heykelidir.Merdiven dönen bir şekilde kendisine
bağlanır,optik bir yanılsamaya benzeyen yapı oluşturur.Merdiven aynı anda
yukarı-aşağı doğrultuda gidiyormuş gibi görünüyor.KPMG muhasebe firmasının
ofisinin hemen dışında yer almaktadır.
Endless Stairs
Endless
Stairs'e ulaşmak oldukça kolay.Münih Merkez Tren Garından yürüyerek yaklaşık
25 dakika veya U5 metrosunu kullanarak yaklaşık 5 dakika sürmektedir.
Dachau Concentration Camp
Endless Staircase’den sonra rotamızı şehrin
biraz dışına yakın tarihin pisliklerini hatırlatacak bir bölgeye çevirdik.Tarihe
ve özellikle İkinci Dünya Savaşı hakkındaki şeylere ilgi duyan biri olarak
buraya gitme fırsatını kaçırmak budalalık olurdu.Evet acı bir olay hakkında
fırsat kaçırmaktan bahsetmem de ayrı bir budalalık aslında.Nahoş bir olayı
anlatmaya çalışmak bile daha ilk paragraftan saçmalatıyor.
Münih Merkez
Tren Garından S2 adlı trene binip Dachau durağında inip durağın hemen
çıkışındaki otobüs alanından 726 numaralı otobüslere binip Dachau,KZ-Gedenkstätte durağında
inebilirsiniz.Yalnız,Dachauya gitmek isteyip günlük ulaşım bileti alanlar
bileti alırken Munich XXL bölgesini seçerek almaları gerekiyor.Bu bölge şehrin
içinde yer almıyor,Inner Zone denen bölge daha ucuz ve şehrin merkezini
kapsar.Sıkıntı yaşamayın sonra.
Dachau Toplama Kampına girişin ücretsiz
olduğunu araya sıkıştıralım.
Otobüsten indikten sonra kolaylıkla kampa
gidiş alanını göreceğiniz gibi turistleri takip edebilirsiniz.Kısa bir
yürümeden sonra giriş kapısının üzerinde şöyle bir şey yazıyor:
Türkçesi “Çalışmak,Özgürleştirir”.
Dachau Toplama Kampının özelliği 22 Ana
Toplama kampından ilk kurulanı olması.Toplama Kampı 22 mart 1933’te terk edilmiş
bir mühimmat fabrikasının arazisi üzerine kuruldu ve hizmete girdi. Hitler
buraya Yahudileri,komünistleri,sosyal demokratları,eşcinselleri,rejim
karşıtlarını,SSCB’ye saldırdıktan sonra Sovyetleri,başka işgal ettiği
ülkelerden esirleri,kısacası herkesi 12 sene boyunca gönderdi.Bu kamp,ilk toplama
kampı olduğu için bundan sonra inşa edilmiş kamplar bu kamptan yola çıkarak
tasarlandı. Dachau Toplama Kampında infaz olayı pek yoktu.Diğer kamplar infazlar
için kullanılıyordu ancak infazlar için düşünülmeyen bu toplama kampında bile 30.000-45.000
aralığında insan öldüğü farklı kaynaklarda yazıyor.Bu bile çok ciddi sayı.İnsan
bazen idrak edemiyor ya da ölen milyonlarca insanın yanında 30 40 bin insanı
beynimiz küçümsemeye odaklanıyor.Toplam mahkum sayısı ise 200.000 civarlarında.
Kampın Maket Planı
Kapıyı
gördüğümüz andan itibaren insanın modu değişiyor zaten.Kamp geniş bir araziye
yayılmış durumda.Binaların çoğu yıkılmış zaten.Sağlam binaların içi de müze
gibi.1.Dünya Savaşından itibaren Almanya'nın yaşadığı sıkıntıları ve Nazi
rejiminin bağıra bağıra gelmesini o dönemden detaylı bilgiler,dergi ve gazete
başlıklarıyla,parti afişleriyle vermişler.Hatta sinema salonu bile var ve belli
saat aralıklarında belgesel gösterimi gerçekleşiyor.Belgeselin konusu ise
çalışma kamplarında insanların yaşadığı eziyetler,vahşetler.Oldukça iç
karartıcı bir belgesel.Gözyaşlarınıza dur demeniz zor.
Son Umudumuz Hitler
Sosyal
Demokratlar!Hitler baronlarına karşı demir cephe!Demir Cephe,1931’de SPD ve
sendikalar tarafından kuruldu.
Nazi Almanya'sı döneminde Toplama Kampındaki
esirler gerek ülkedeki inşaat çalışmalarında gerekse Coca
Cola,IBM,Tysenkrupp,Hugo Boss gibi günümüzde oldukça popüler şirketlerin de
kullanışlı köleleri olmuştur.O dönemde Nazilerle iş birliği içinde olan veya
Toplama Kampındaki esirlerden faydalanan şirketleri de bir gün ayrıca konuşuruz.
Aşağıdaki resimdeki, müzeden çıktıktan sonra
tutsakların kaldığı alan.Koğuşlarda SS sıkı bir disiplin sağlıyormuş.Savaşın
son yıllarına doğru kamptaki mahkum sayısı arttığı için bir yatakta kalan insan
sayısında da artış olmuş.Tuvaletler de oldukça küçük ve sıkışık.
Bunların
dışında hapishane,gaz odaları vb. diğer toplama kamplarından bildiğimiz
kısımlar da Dachau Toplama Kampında vardı.Ayrıca sonradan yapılma bir sinagog
da var.
1945 yılı nisan ayında Dachau Toplama Kampı,ABD
kuvvetleri tarafından özgürleştirildi.Esirler kurtarıldı ve suçlular
yargılandı.
Dachau Toplama Kampına muhakkak gitmenizi
öneririz.İnsanların vahşiliğini,Sanayi Devriminden 1945’e kadar Dünyadaki gücün
ve refahın merkezi Avrupa'nın nasıl bir cehenneme döndüğünü,acımasızlığı,anlamlandıramadığınız
öfkeyi görmek ve bunlardan ders almak için gidin.Buraya yaklaşık iki buçuk üç
saatlik vaktinizi ayırın.Kamp,24 Aralık günü hariç sabah 9’dan akşam 5’e kadar
her gün açık.
Dachau Toplama Kampının batı tarafında
serbest bırakılan mahkumlar
Isartor
Dachau
Toplama Kampından ayrıldıktan sonra otobüs ve S2’ye binip sonra aktarma yaparak
S6’ya bindik ve Isartor durağında indik.Duraktan çıktıktan sonra karşımıza
Isartor geldi. Resimde gördüğünüz bu yapı,Ortaçağ zamanında Münih
surlarındaki 4 ana kapıdan biridir. Isar Nehrine yakın olduğu için adını oradan
almıştır ve diğer üç kapıya göre daha doğuda yer almaktadır.
Isartor’u
gördükten sonra ise Isar Nehri kenarında bir süre yürüdük.
Bu arada
pazar günü şehirde gezintiye çıktığımız için Edeka dışındaki marketler ve bazı
cafeler kapalıydı.Bu da ihtiyaç duyduğunu bir şeyi alamadığınız için sizi
sıkıntıya sokan bir durum yaratabilir.Sadece Münih için değil,tüm Almanyada
pazar günü dışardaysanız bu detayı atlamayın ve market alışverişinizi önceki
gün yapın.
Isar Nehrindeki yürüyüşten sonra Isartor
tramvay durağına geldik ve 16 numaralı St.Emmeram yönüne giden tramvaya binip
Tivolistraße durağında indik.Tivolistraße’den yaklaşık 5 6 dakikalık bir yürüyüşle
de Englischer Garten’ın içine dalmış oluyorsunuz.
Englischer Garten
Bir dededen
Münih'li ya da Münih expatı olmadım ama bana kalırsa Münih’e çok şey katan, Münih’i farklı kılan yerlerden biri.Bir hayal edin ve İstanbul’da Galata
Köprüsünden başlayıp Ortaköy’de Boğaz Köprüsünün altında biten içinde bisiklet
sürülen,ufak su kanallarının ve göletlerin olduğu hatta sörf bile yapılabilen
bir park düşünün.İşte Münih’te böyle bir park yapmışlar adına da İngiliz
Bahçesi diyorlar. Central Park’tan bile büyük.1792’de açılmış.226 yıllık bir
çalışmanın ürünü.
1 günde
gezebilmeniz mümkün değil.Amacımız birkaç saat geçirmekti.Tivolistraße’den
indikten sonra daldık bahçeye ortadan ve karşımıza bahçenin ikonik
figürlerinden biri çıktı:
Chinese Tower,1789-1790 yılları arasında inşa edildi ve yüksekliği 25 metredir.Kule 2.Dünya Savaşı sırasında 13 Temmuz 1944 yılında müttefik kuvvetler tarafından Münih’e yapılan hava saldırısı sonucunda zarar görmüştür ve 1952 yılında tekrar orijinaline uygun olacak şekilde restore edilmiştir.Bu yapının etrafında çok sayıda uzunlamasına masa bulunur ve insanlar yiyeceklerini,içeceklerini çevrede bulunan çadırlardan veya restorantlardan satın alırlar.Yalnız söylemeden geçmeyeyim burada yiyeceğiniz yemekler pek de ucuz olmayacak bütçenizi ona göre ayarlayın sonra yemek çadırlarındaki fiyatları görüp üzülmeyin.Tabi aslında fiyatlar Euro-Tl kuru açısından biraz pahalıya kaçıyor.
Yemeğimizi
yedikten sonra şansımıza güneşli bir hava vardı ve bunun tadını çıkarmak için şöyle
bir yere geçtik:
Kimse
kimseye bakmıyor,ilgilenmiyor.Herkes kendi halinde.Hayvanıyla oynayan var,kendi
arasında top oynayanlar var,kitap okuyanı var,sevdikleriyle vakit geçireni var,fırsat
bu fırsat Güneş ışığı varken vitaminimizi alalım deyip güneşlenenler var,her
telden insan var yani anlayacağınız.İnsanın kendini hayatın acımasız
rekabetinden soyutlayacağı bir yer burası.
Bu arada İngiliz Bahçesinde mangal ve
barbekü yasak.Münih’te yaşayan Türklerin orayı tercih edip etmemesinde bir
etkisi oluyor mudur acaba bu yasağın merak ediyorum 😊
İngiliz Bahçesinin Eisbach kısmında sörf
yapan insanları görmek mümkün bunu da atlamayın.
Akşam Güneşin batıp havanın kararmaya
başladığı zaman parktan ayrıldık.Bizim yapmayı unuttuğumuz ve gidenlerin
atlamamasını düşündüğüm bir durum var.İngiliz Bahçesinin bir başka simgesi olan ve 1832 yılında oluşturulmuş olup bir tepenin üzerinde yer alan 16 metrelik Monopteros’a çıkıp oradan parkı izlemek,hatta
gün batımını izlemek, mümkün.
Allianz Arena
Hava karardıktan sonra yeni
durak Bayern Münih’in ünlü stadı Allianz Arena oldu.Allianz Arena’ya gitmek
için Englischer Garten’dan Isar Nehri tarafına değil diğer tarafına doğru
yürüyüp Ludwigstraße caddesindeki Universitat durağına geldik.Burada U6
metrosuna Fröttmaning yönüne bindik ve Fröttmaning'de indik.Sonrasında ise
yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş sizleri bekliyor ve karşınızda gecenin
karanlığında biraz ıssız ve bu ıssızlığının verdiği hafif ürkütücülüğe rağmen
tüm heybetiyle duran Allianz Arena:
Dış kaplaması maç günleri veya akşamları ışıklandırılan
Bayern Münih’in maçlarına ev sahipliği yaptığı 2005 yılında açılan ve yaklaşık
350 milyon Euro maliyete yapılan bir futbol mabedi burası.Stadyumun inşaatı
için Münih Belediye Meclisi zamanında referandum düzenlemiş,Münih’te ayrıca
Olimpiyat Stadı da olduğundan dolayı ikinci bir stadı gereksiz görenler de
varmış.Referandumun sonucunda yüzde 66 evet oyu çıkmış.Stadın kapasitesi ilk
yapıldığı zaman 66 bin iken şimdi ise 70.000.Bayern Münih yetkililerinin hedefi
stadın kapasitesini 100.000’e kadar çıkarmak.Stadın saatlik elektrik tüketimi
ise 50 euro.
Gönül isterdi
içinde maç izleyelim ancak bir gün öncesinde Bayern Münih maçını
oynamıştı.Etrafında biraz gezdik ve stat çevresinden ayrıldık.
Bavyera Ruhu ve Kültürünü Yaşatan Bir Yer: Hofbräuhaus Münih
1589 yılında Bavyera Dükü V.Wilhelm’in Münih’te kaliteli ve ucuz bira isteğine karşılık Kraliyet Bira Fabrikası olarak kuruldu. Zamanla gerek 30 Yıl Savaşları gerek Avrupa’da kahve trendinin oluşumu bira tüketimini ve buranın popülaritesini biraz düşürmüş. 1800lü yıllarda halka açılmıştır burası ve vatandaşlar adeta akın etmiş.Wolfgang Amadeus Mozart zamanında bu bira evinin karşısında kalırmış ve sık sık burayı ziyaret edermiş.
1920’lerde ise bu mekanın müdavimleri Alman Nasyonel Sosyalist Partisi üyeleri ve taraftarları.Parti toplantıları burada
olmaya başlamıştı.Adolf Hitler’in ilk konuşmalarını burada yaptığı ve partisinin tezlerini ilan ettiği yer olarak biliniyor. İkinci Dünya Savaşı sırasında bombalardan dolayı bir zarar görmüş olsa da savaş sonrası bira evi yeniden onarıldı.Bunun dışında Vladimir Lenin,John F. Kennedy,Louis Armstrong,Mikhail Gorbachev ve George H. W. Bush da bu bira evini ziyaret eden
ünlü kişiler.Münih’e gelip buraya gelmemek olmaz.Orta Çağ havası vermesi,garsonların geleneksel Bavyera kıyafetleri giymesi ilk girişte
dikkatinizi çekiyor.Burnunuzun dikkat çektiği şey ise bira kokusu.
Garsonlar Alman yemek kültüründe yeri olan Bretzel sepetleriyle etrafta dolaşıyorlar. Mekanda sürekli canlı müzik çalıyor ve hatta yaşlı teyzeler bile geleneksel Bavyera kıyafeti giyerek dans etmeye gelmişlerdi. Ayrıca girişte bira evinin kendi hediyelik eşya dükkanı var.Fiyatları ortalama idi.Sadece burada değil Münih’te bulunan hemen hemen tüm hediyelik eşya dükkanlarında “HB” temalı ürünler bulunmaktadır.Uzun kalabalık masalarla donatılmış bir yer.1300
kişi kapasiteli.
Cafe usulü küçük bir masa etrafında 3 4 kişi kendi alanımızda takılırız olayını burada yapmak zor.Tanımadığınız kişilerle aynı masada bulunma ihtimaliniz çok yüksek eğer kalabalık gruplarla gelmiyorsanız.Bunun turistler açısından şöyle bir ufak artısı var; turistlerin çok ilgi gösterdiği bir yer olduğu için farklı ülkelerden insanlarla aynı masada oturabilir ve medeni cesareti yüksek olan biri adım attığında da farklı kültürden farklı insanlarla konuşma imkanına sahip olabiliyorsunuz.Biralar ve klasik Alman mutfağından
currywurst, bratwurst, patatesli ürünler vb. şeyler vardı 1 L fiyatı yaklaşık 9 - 10 € idi. Buraya gelip deneyebilir ya da sadece atmosferi gözlemleyerek bile keyifli vakit geçirebilirsiniz. HB her gün gece 11:30’a kadar açıkmış.Gitmek isteyenlerin aklında olsun.Ayrıca ulaşımı da oldukça kolay.Marienplatz durağından inip 400 metre yürüyerek ulaşabileceğiniz bir yerde.
Gezinin devamını Part II olarak yayınlayacağız, bir sonraki yazıda görüşmek üzere..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder